24 Aralık 2014 Çarşamba

Senli Düşler

Bir akşamüstü vuruyorum yine kendimi sokaklara. Hava soğuk, içimi ürpertiyor esinti. Burnumun soğuktan kızardığını hissediyorum. Yürümeye devam ediyorum aldırış etmeden havaya. Ardından denize karşı bir çay bahçesine oturuyorum. Ah be diyorum! Ne güzel olurdu sevseydi beni. Yine senli yazılar yazmak istiyorum. Cebimdeki boş kağıtları çıkarıyorum. Yazmaya koyuluyorum yine. Kağıtlar senin adınla başlayıp senin adınla son buluyor nihayet. Bakıyorum da şöyle bir hiç benim olamayacağın yazılarımdan bile belli. Hayallerimi süsleyen sen aslında ne kadar da uzaksın bana. Fark ediyorum. Bırakıyorum kağıdı kalemi.

Düşüncelere dalıyorum. Son artık diyorum. Bir daha yazmayacağım sana dair. Hissizleşmek istiyorum sana karşı. Ne mümkün ama! Seni yaşamak varken, sadece yazarak anlatmak yoruyor beni. Nasılda aptallaştırıyor bu kara sevdan. Hiç ister miydim kalbimde yer etmeni? Öpüşünü, sarılışını heyecanla beklerken, hasretinle can çekişiyorum adeta. Sadece düşünüyorum sessizce bir çay bahçesinde. Gözlerimden yaşlar süzülüyor. İlk defa bu kadar acı çektiğimi görüyorum. Bir akşamüstü kalbimin gerçekten sızladığını hissediyorum. Deniz bana ferahlık vermiyor, ruhumu daraltıyor sanki. Kalkıyorum ayağa. Omuzlarımda yük, başım eğik. Yine senli düşlerle yoluma devam ediyorum arkamda dalgaların sesini bırakarak..

                                                                                    Kültür Çıkmazı Dergisi 6.sayısı yazımdan


5 Kasım 2014 Çarşamba

Bazen..


Çok içten, samimi bir yazı dökülür ya hani bazen. Kimselerin okumayacağı, sadece sizin bildiğiniz. Ne rahatlatır o yazılar insanı. İçinizden geçen hüzün, öfke ne varsa dökülür dudaklardan fakat kimse bilmez. Yazarsınız ve bir köşede saklarsınız. Aydınlığa çıkmaz hiçbir zaman. Sessiz sedasız çekilir bir köşeye ve sadece içinden geçenleri yazar Her insanın ihtiyacı olur böyle yazmaya bazen. Yazdıkça rahatlarsınız, her şeyi bir kenara koyarsınız. Bazen her şeyi bir kenara bırakıp sadece yazmak lazım..


21 Temmuz 2014 Pazartesi

Sessiz yakarış..

Sessiz yakarışlarım var benim. Kimsenin bilmediği, işitmediği, sadece içimde yaşadığım ve içimde fırtınalar koparan..


Kağıt kalem elimde düşünürken, hayallere dalıp gidiyorum ve sen çıkıyorsun o hayallerden. Sanki gerçekmiş gibi. Sanki sen gerçekmişsin gibi.. Sonra seni yazmaya başlıyorum. İçimden ne geçerse.. Bazen sevgi sözcükleri oluyor bazen küfürler savruluyor ağzımdan. Sana kızgınım. Hiç benim olmayan sana kırgın ve kızgın.. Niye bilmiyorum, bir şarkı mırıldanıyorum. Duygusal, içten. Öyle samimi ki bilsen keşke.. 

Yazarken bakıyorum ki kalemi sımsıkı tutuyorum. Sen hiç gitme diye.. Kağıtta benim, senin izlerin, anılar ve hayallerimiz var.. Yaşayamadığımız, hep keşkelerle birleştirilmiş bir yazı. Kağıdı tutup şöyle bir bakıyorum da; neler neler kurmuşum seninle ilgili. Öyle sevgi dolu bir bilsen..

Sonra panoma asıyorum kağıdı. Mürekkebi daha kurumamış olan kağıttaki yazıların hepsi akıyor aşağılara. Birden yazdıklarımın üstü simsiyah oluyor. Yağmur yağmış gibi, kara bulutlar çökmüş gibi.. Diyorum ki kendi kendime işte sonu olmayan hikayemizi, yazıya bile doğru dürüst geçiremiyorum diye. Gerçekleri kendime hatırlatınca; Öyle kalbim acıyor ki bilsen keşke..

1 Haziran 2014 Pazar

Kırılgan Hayaller

İçimden geçenleri birebir yansıtan,duygu yüklü, yazılarıyla mest olduğum bir blog bu. Bahsettiğim bu güzel yazıların sahibi Atılay Aşkaroğlu. Bazen ben yazıya dökmek istemiyorum da hislerimi onun blogunu açıp bütün yazılarını saatlerce okuyorum sadece. Bu seferde kendim yazmayıp onun bir yazısını sizinle paylaşmak istedim. Keyifli okumalar.

Kırılgan Hayaller


                                                           BÖLÜM-1

            Kırılgan, bir deste hayalim var avucumda. Bir tren istasyonun-da, nereye gideceğini bilmediğim bir treni bekliyorum. Kendimi, bu istasyonda unutulmuş bir bavul gibi hissediyorum. Yolunu, sahibini kaybetmiş. Kime uzatırsam avucumdaki hayallerimi, rüzgârla uçup gideceğinden korkarım. Avucumdaki bu kırılgan hayallerim, gözlerin ardında kalır hep. 
            Sert bir rüzgâr eser istasyonda. Atkımı çıkarır, avucumdaki kırılgan hayallerime sararım. Benden arda kalacak tek şey o. Gittiğim yere götüremeyeceğim onları. Onunla çıkacağım bu yol, toz parçası gibi savurabilir ikimizi de. Bu yüzden o kalmalı, ben gitmeliyim.
            Sessizce fısıldadım kulaklarına, "Kalmam için bir sebep ver bana". Bir şeyler geveledi ağzında, fakat bunun rüzgârın uğultusu olduğunu anladım. Susuyordu. Kalmam için tek bir nedenim bile yok. Bunu  ikimizde biliyorduk. Sustuk.
            Trenin gelmesi asırlar alıyor gibiydi. Gelecek olan hiçbir tren, beni istediğim yere götürmeyecekti. İstediğim yere gidemezdim de zaten. Yasaklandı hayatım. Kurallarım çiğnendi, yıpratıldım, parçalandım. Varlığını hissettiğim sadece bu avucumdaki kırılgan hayallerim kaldı. Fakat onu terk etmek zorundayım.
            Ayrılık vakti geldiğinde atkımı onda bıraktım. Tren gözden kaybolana kadar gitmemesini istedim. Önemsendiğimi hissetmek istedim sadece. Bir bekleyenim olabileceğini düşünmek istedim. Sadece bir anlık...
            Vedalaşmadım onunla. Vedalaşmak, beni buraya bağlayacaktı. Gözyaşlarımı akıtacaktı. Böyle bitsin istemiyorum. Sırt çantamı alıp trene yöneldim. Trenin içine attığım ilk adım, bütün bedenimde zangırdadı. Geri dönüşü yok, kurtuluşu ya da kaçışı yoktu bunun. Kırılgan hayallerim yüzünden korkak olarak nitelendirildim. Kırılgan hayallerimdi önemsediğim.
            Trende geçici olarak sahip olduğum koltuğa oturduğumda, avucumda kalan tek bir kırılgan hayalime gözüm ilişti.
"Geri Dönebilmek" 

                                                                                               atilayaskaroglu@blogspot.com.tr

2 Mayıs 2014 Cuma

Yalnızlığa alışmalı insan..

Hep yarına dair hayaller kurmak, gelmesi mümkün olmayacak zamanları beklemekle geçiyor günlerim..  

Kaç gece bir sonraki günü düşünerek geçti. Neler yapabilirdik, neler yaşayabilirdik düşünsenize bir.. Kaç gece hayaller kurarken gözlerim buğulandı. Gözyaşları belli olmasın diye yastığa gömüldüm, yorganıma sıkıca sarıldım.. Hepsi sadece kurduğum hayaller içindi. Olmasını deli gibi istediğim fakat mümkün olmayan hayaller için.. 

Bazen küçücük bir umut her şeyin olabileceğini düşündürüyor insana. Bazen de diyorsun ki 'olmuyor işte ne yapsam da'. Sonra hüzünleniyor insan.Hani bir anda hiçbir şey yokken hüzünlenir ya onun gibi.. İşte o zaman yalnız hissediyorsun kendini. 'Yalnızlık' ne zor şey.. İnsan bununda üstesinden gelebilir ama.. Alışabilir çünkü.


Yalnızlığa alışmalı insan.. 

Hayat bizi bir gün yalnız bırakacakmış gibi davranmalı..  

 Bavulları hep toplu durmalı insanın...   

Bir gün telefonların hiç çalmayacağı hesaplanmalı... 

Tül perde arkasından misafir yolu gözlemekten vaz­ geçmeli...   

İhanetlere, terk edilmelere, bir başına bırakılmalara hazırlıklı olmalı...    

Gece yastıkla ağlaşmaya, sabah aynayla gülüşmeye, kendiyle hüzünlenip, kendiyle keyiflenmeye hazır olmalı.. 

Yalnızlığa alışmalı...                                                                      

                                 
                                                                                                                         - (irgiligahayir)

11 Nisan 2014 Cuma

Bazen birinin bizi fena halde sahiplenmesine ihtiyaç duyarız ya...

Hani insanlar hep ilgilensin isteriz, hep sevsin isteriz. Belki sadece saatlerce konuşmak isteriz birisiyle. Bazen sıkı sıkı sarılıp öylece durmak.. Yalnız kalmakta iyi gelir ama insana. Hatta bazen yalnız kalmalıyız. Sadece kendi kafamızı dinlemeliyiz. Sadece düşünmeliyiz..

Yalnız kalmak beni rahatlatıyor. Her şeyden uzak kaldığım zaman kendimi o kadar huzurlu hissediyorum ki.. Hiçbir şeyle ilgilenmeyip, yatağa uzanıp sadece hayallere dalıyorum. Bazen sadece hayaller kurarak hayatımı şekillendiriyorum. İstediğim gibi bir hayat hayal ediyorum.. Hani derler ya ''büyüdükçe insanın hayalleri küçülür'' diye ben buna katılmıyorum. Ben git gide hayallerimi genişletiyorum. Neler kurmuyorum ki kafamda..

Hayal kurmak.. Dünyanın en güzel şeylerinden biri bence. Evet gerçek değil ama hayatını özgürce - istediğin gibi - şekillendirebildiğin tek şey. Belki fazla umut verici ama bir anlık bile olsa mutlu olmak paha biçilemez bir şey ve ben inanıyorum ki kurduğumuz hayaller gerçekleşebilir.   ''Yaratmanın başlangıcıdır hayal gücü..Dilediğinizi hayal edersiniz; hayal ettiğinizi amaçlarsınız; amaçladığınızı yaratırsınız nihayet..!! (B.Shaw)

Kendinize zaman ayırın, yalnız kalın, hayal edin ve inanın.. 



16 Mart 2014 Pazar

Herkes mutlu olma hakkına sahiptir


Sabah uyandıktan sonra internette gezinirken ilgimi çok çeken bir videoyla karşılaştım. Down sendromuyla ilgiliydi. Çocuklara karşı çok ilgim vardır ama down sendromlu çocukları gördükçe aşırı duygusala bağlarım. Sadece bilimsel olarak biliyordum down sendromlu insanların nasıl olduklarını. Araştırınca ne kadar bilmediğimiz şey olduğunu öğrendim ve sizlerle paylaşmak istedim.

Bilimsel olarak down sendromu ;genetik bir farklılık sonucunda insanda 21. kromozom çiftinde bir fazla kromozomun bulunması sonucunda ortaya çıkar. Vücutta fonksiyonel ve yapısal değişiklikler gözlemlenir. Bu kişiler zihinsel kavramada eksiklik, kendine has yüz görünümü ve öğrenme güçlüğü ile karakterize edilir. İnsanlarda bulunan hücreler genlerden meydana gelmiştir. İnsanın taşıdığı fiziksel özellikler, kişilik yapısı genlerde yer alır. Genler ise kromozomlarla birbirine bağlıdır. Kromozomlar çiftler halinde kümelenmiş olup, 23 çift kromozom bulunmaktadır. Yani toplam 46 kromozom olmalıdır. Down sendromlu kişilerde bu sayı 47 tanedir. Buradan anlaşılacağı gibi hatalıktan ziyade, sadece genetik farklılıktan oluşan bir durum söz konusudur. 

Peki down sendromunun fiziksel belirtileri nelerdir? diyecek olursak;
  • Kendine özel tipik yüz görünümü ile belirgindir. Bu insanlar normal kromozom sayısına sahip olsalar da görülen bir durum olsa da, diğer belirtiler rahatsızlığı tespit etmeye yardımcı olacaktır.
  • El ayasında normalde çift olması gereken avuç içi çizgisi tektir.
  • Epikantik katlanma nedeniyle badem şeklinde göz yapısının olması.
  • Palebral yarık olması.
  • Bu çocuklarda boy daha kısadır.
  • Basık kemerli burun yapısı görülür.
  • Karın yapısı gevşek ve bombelidir.
  • Elin beşinci parmağında esneklik, dirsekte yüksek döngü olması.
  • Düşük kas tonusu olması nedeniyle, bebeklerin başlarını tutamaması, yürüme zorlukları çekilmesi.
  • Ayak baş parmağı ve yanındaki parmak arasında büyük boşluk olması.
  • Sarkık dil yapısı olması halinde down sendromu düşünülmelidir. Bu belirtilerin hepsi bir arada olması gerekmemektedir. Fiziksel farklılıkların çoğu sağlık sorununa neden olmamakla birlikte, rahatsızlığın teşhisinde rol oynarlar. Uygulanacak tedavilerle fiziksel aktivitelerin rahat yapılması sağlanabilir.
                                                                                                 - http://www.downsendromu.gen.tr/

Daha fazla araştırmak isterseniz; http://ulusaldown.com/ bu siteden her istediğinizi öğrenebilirsiniz :)



O insanların bize ihtiyacı var! Onlara herkesten farklılarmış gibi bakmayın lütfen. Herkesin başına gelebilir böyle bir durum onlar her şeyden mutlu olabiliyorlar. Sevgi istiyorlar, yanlarında olun istiyorlar. Garip Garip bakmayın istiyorlar. Bu kadar basit istekleri varken hayatı onlara zorlaştırmayın lütfen..

Bir hamile kadının çocuğunun down sendromlu olacağını öğrendiği zaman derneğe attığı 'ben ne yapacağım' mesajından sonra çekilen bir videoyu paylaşacağım sizlerle. Umarım büyük bir duyarlılıkla bunları okur ve izlersiniz videoyu. Gerçekten bu konuda hassas olmalı ve bilmeliyiz.   İyi seyirler





Videonun linki:  http://www.youtube.com/watch?v=Ju-q4OnBtNU
                 

6 Şubat 2014 Perşembe

Kadınlarla erkeklerin rolü değişse ne olur ?

Ne zaman kadınlarla erkeklerin karşılaştırılması yapılsa her iki tarafta birbirinden hep şikayetçi.. Peki ya rollerimiz değişseydi ne olurdu? 

Bugüne kadar hiç düşünmemiştim bunu. Kadınlar ve erkekler çok ayrıyız çünkü fiziksel ve ruhsal olarak. Hiçbir zaman birbirinin yerine koyamamam bu yüzden herhalde. Geçenlerde kuzenim bir video izletti. Rollerin değişmesiyle ilgili. Ne kadar da doğruydu. Gerçekten kadınlar ve erkekler çok ayrıyız onu anladım bir daha.

İyi ki kadınlar erkek gibi değil, erkeklerde kadın gibi değil. Videoyu izlerken her harekete hak verdim. Kadınlar gerçekten farklılar. Videoda erkeklerde çok tuhaf ve yapmacık dursa da hakikaten her hareket çok doğru :) Kadınlarda erkek rolünü iyi yapmışlar. Hani genelde Türklere özgü tripler falan diyoruz ya. Tamamen yanlış yabancılarda aynı öyle Türklere özgü davranış diye bir şey yok. Herkes aynı şekilde tepki veriyor, aynı şekilde davranıyor birbirine :) Eminim videoyu izledikten sonra bana hak vereceksiniz!


Barda, sporda ve sosyal medyada kadınlarla erkeklerin rolü değişse ne olur, nasıl olur izleyin ve görün :)
Sosyal medya videosu için :  http://vidcy.com/what-if-guys-and-girls-changed-roles-social-media/
İyi seyirler!