Kalabalıklar ardında bile saklı olan yalnızlığımla
uyandım güne. Yine aynı sessizlik, yine aynı boğucu hava. Yatağımda doğrulup
düşündüm uzun bir süre. Güneşli bir güne yalnız merhaba demenin hüznü
içindeydim. Yalnızlığımla bugün ne yapsam diye düşündüm durdum. Yapabildiğim
tek iyi şeyi, yazı yazmayı seçtim. Ama nafile kağıt önümde, kalem elimde sadece
boş sayfaya bakıp duruyorum. Bir şey anlatmalıydım sana diye düşündüm Nereden
başlayacağımı bilmeden sadece bir şeyler anlatmalıydım.Seninle bir gün
konuşurum umuduyla günlerdir kafamda kurup duruyorum ne söyleyeceğimi. Olur ya
dinlersin beni belki diye sayfalar dolusu konuşma hazırladım sonra. Kendimi
toparladım ve aynanın karşısına geçtim ciddi bir yüz ifadesiyle ve bir o kadar
da masum bir şekilde anlattım kendimi sana. Ne için konuşmadığımızı, hatta
konuşmayı bırak neden yüz yüze bile bakmadığımızı düşünüp anlattım bir bir.
Hayalimde o kadar güzel dinliyordun ki beni. Tamam dedim böyle dinlerse eskisi
gibi bile olabiliriz.
Seninle o kadar güzel anılar biriktirdim ki,
hatırladıkça güldü yüzüm. Sonra gidişin gelince aklıma ağlamaklı oldum.
Gözlerim dolu dolu en dokunaklı şarkıları sırasıyla açttım. Gerçekleri düşünürken bir an içim ürperdi.
Gerçekleri düşünmek ne kadar da acı veriyor. Aslında her şey belli başı da sonu
da belli, bitmiş bir şey için uğraş vermek benimki. Sonra vazgeçiyorum seninle
konuşmaya. Konuşmayı en çok istediğim zamanlarda susmak zorunda olduğumu
hissediyorum. Eğer konuşmak istersem dinlediğim şarkılar durdursun beni,
ağlamam mani olsun seninle konuşmaya. Susuyorum kağıtlara kusuyorum içimi.
Hissettiklerimi, istediklerimi, düşüncelerimi.
Aslında seni ve senli yalnızlığımı yazmak
istiyorum. Seni yaşayamıyordum ve anca kağıtlara döktüğüm kadar hayatımda
vardın. Ne zor şey seninle bir yalnızlığı paylaşmak. Seninle nasılda alışmışım
yalnızlığa Sahi ya susmasaydım her şey rengarenk olabilir miydi?